18/04/2024

BİYOLOJİK RİSK ETMENLERİ 1

Selman DOĞAN A SINIFI İŞ GÜVENLİĞİ UZMANI

23 Aralık 2015

Soğuk algınlığı ve grip mevsimi tekrar geldi. Şuan çalışma saatleri sırasında reçetesiz olarak soğuk algınlığı ve grip ilaçları kullanımı hakkında yıllık uyarılarımız için iyi bir zaman. Bazen, soğuk algınlığı ve iş, iyi bir karışım olmayabilir.

Reçetesiz soğuk algınlığı ve nezle ilaçlarının en yaygın yan etkisi, kişinin dikkatini ve tepki süresini düşüren uyuma hissidir. Bu tip ilaçları kullanan kişilerde gün boyu süren uyuma hissi ve uyuşukluk gözlemlenebilir.

Eğer ilaç tedavisi uyuma hissi ve uyuşukluğa sebep oluyor ise, bu sadece yaralanma riskinizi artırmakla kalmaz, üretkenliğinizi de azaltır. Buna ek olarak, iş arkadaşlarınıza virüs bulaştırabilir ve onların da hastalanmasına neden olabilirsiniz.

Amirinizin bilmesini sağlayın: İşinizin değiştirilmesi veya geçici olarak daha az tehlikeli bir iş düzenlenmesi mümkün olabilir. Büyük ihtimalle respiratör gerektiren veya fiziksel olarak çok zahmet isteyen işleri yapmamalısınız. Amiriniz ile konuşmanız için diğer bir sebep de, performansınızın bir kaç gün boyunca her zaman ki seviyede olamayabileceğini bildirmektir. Ayrıca, yaralanmanız durumunda, eğer siz hatırlayamazsanız, şefiniz ve acil durum yetkilileri hangi ilaçları aldığınızı bilmeye gereksinim duyabilirler.

Tavsiye edilen dozajları takip edin: Tavsiye edilen dozu aşmak daha hızlı iyileşmeniz için veya daha iyi hissetmeniz için size yardımcı olmayacaktır. Aslında, uyuma hissi ve uyuşukluk gibi yan etkiler daha belirgin bir hale gelecektir.

İlaçları karıştırmayın: Hapların, kapsüllerin veya toniklerin kimyasal olduklarını hatırlayın. Karıştırıldıklarında birbirlerine uymayabilirler ve iyileştirmek yerine daha çok zarar verebilirler. İlaç karışımı veya alkolle alınan ilaçlar yan etkiyi şiddetlendirebilir veya çok tehlikeli olabilir.

Etiketi okuyun: Etiket, dozaj ve yan etkiler ile ilgili ihtiyacınız olan bilgiyi bulacağınız yerdir.

Çalışma saatleri boyunca yeni ilaçlar denemeyin: Eğer yeni veya farklı bir ilaç denemek istiyorsanız, bunu hafta sonunda yapın. Soğuk algınlığı ve grip tedavisine herkes farklı tepki verir. En işe yarar olanını ve size en az yan etki yapanı bulun ve onunla devam edin.

Sık sık ellerinizi yıkayın: Soğuk algınlığı ve grip mevsiminde herkes bunu hatırlamalıdır. Virüs elden ele ve elden ağıza çok daha kolay bulaşır. En iyi soğuk algınlığı ve grip çözümü, baştan önlemektir!

Birçok ulusal iş sağlığı ve güvenliği standartlarında, biyolojik risk etmenleri yer almaktadır ve bu etmenler genellikle zararlı veya toksik olarak tanımlanmaktadır. Bununla birlikte bu düzenlemelerin çoğunda biyolojik tehlikelerin, başlıca mikroorganizmalar veya enfeksiyöz etmenler olarak sınırlandırıldığı görülmektedir.

İşyerlerinde bulunan biyolojik risk etmenlerinin tayininde; daha çok tarım işçileri, sağlık çalışanları ve laboratuar çalışanları üzerine yoğunlaşılmıştır. Bunun yanı sıra diğer işkollarında çalışanların maruz kaldığı mesleki biyolojik risklerin yaygınlığını da aşağıdaki tablodan görmek mümkündür:

SEKTÖR ÖRNEKLER

Tarım Ürünün yetiştirilmesi ve hasadı

Hayvancılık

Ormancılık

Balıkçılık

Tarımsal ürünler Gıda paketleme

Depolama: tahıl siloları, tütün ve diğerleri

Hayvan tüyleri ve derilerinin işlenmesi

Tekstil fabrikaları

Ağaç işleme: marangozhaneler

Laboratuar hayvanlarının bakımı

Sağlık bakımı Hasta bakımı: tıbbi ve dental

Farmasötik ve bitkisel ürünler

Kişisel bakım Saç bakımı, vücut bakımı

Klinik ve araştırma laboratuarı

Biyoteknoloji Üretim işlemleri

Günlük bakım merkezleri

Bina onarımı "Hasta" binalar

Katı ve sıvı atıkların yok edilmesi

Endüstriyel atıkların yok edilmesi

Mikroorganizmalar

Mikroorganizmalar, tek bir hücre veya hücre grupları olarak yaşayan büyük ve farklı bir organizma grubudur. Mikrop hücreleri, doğada yalnız yaşayamayan ancak çok hücreli organizmaların parçası olarak yaşayabilen hayvan ve bitki hücrelerinden farklılık gösterir.

Mikroorganizmalar, öylesine bir metabolik ve enerji veren özelliğe sahiptir ki çoğu, diğer canlı formlarına öldürücü olan koşullarda yaşayabilir.

Çalışma ortamında büyük bir dağılım göstererek insanlarla etkileşime giren ve zarar veren mikroorganizmalar; Bakteriler, Virüsler, Mantarlar, Protozoalar olarak dört ana grupta toplanmaktadır ve bunların çalışanlar üzerindeki etkilerini aşağıdaki tabloda özetlemek mümkündür:

Enfeksiyon Enf-zoonoz Alerjik yanıt Sol. Toksin Toksin Karsinojen

Virüsler

Bakteriler

Rickettsiae

Chlamydiae

Spiral bak.

Gr- bakteri

Gr+ kok

Sporlu basil

Mikobakteri

Aktinomiset

Mantarlar

Küf mantar

Dermatofit

Endoj. maya

Buğday parazitleri

Mantar

Diğer

Likenler

Toz

Bu mikropların üç ana kaynağı vardır:

1. Bazı kendine özgü işlerle ilişkili çeşitli substratların mikrobiyal ayrışmasından oluşanlar: küf mantarı- hipersensitif pnömonit

2. Çevresel belirli tipleriyle ilişkili olanlar: su donanımındaki bakteriler

3. Belirli bir patojen barındıran enfekte kişilerden kaynaklananlar: Tbc

BİYOLOJİK RİSK ETMENLERİYLE İLGİLİ ÇALIŞMA ORTAMLARI

Tıp ve laboratuar çalışanları ve diğer sağlık çalışanları eğer uygun koruyucu önlemler alınmazsa mikroorganizmalar tarafından enfeksiyona maruz kalırlar.

Hastane çalışanları birçok biyolojik tehlikelere maruz kalmaktadır: HIV, Hepatit B, Herpes virüs, Rubella ve Tbc gibi.

Tarım sektöründe çalışma, geniş bir mesleki tehlikeyle ilişkilidir. Organik toza maruziyet ve havadaki mikroorganizma ve toksinlere maruziyet solunum sistemi hastalıklarına yol açabilir. Bunlar; Kr. Bronşit, astım, Hipoersensit, if pnömonit, organik toz sendromu ve KOAH şeklinde sıralanabilir. Bazı ağaç tozlarına maruziyet de astım, konjunktivit, rinit veya alerjik dermatit ile sonuçlanabilir.

ÖNLEME

Epidemiyolojinin temel ilkeleri ve enfeksiyon hastalıklarının yayılımını kavrama, enfeksiyona neden olan organizmaların kontrolünde kullanılan yöntemlerde esastır.

Biyolojik risk etmenlerine bağlı meslek hastalıklarının tanısını koyabilmek için çalışanların işe giriş ve aralıklı kontrol muayenelerinin düzenli ve sistematik olarak yerine getirilmesi gerekmektedir. Çalışma ortamındaki risklere maruziyetin neden olduğu sağlık etkilerini belirlemek için yapılması gereken tıbbi muayenelerin gerçekleştirilmesinde, genel ilkelerin yanı sıra spesifik işlemler de vardır.

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKİ

Çalışanların maruz kaldığı biyolojik riskler, tarihsel olarak ilk sağlık çalışanlarından tespit edilmiştir. Yıllar boyunca birçok sağlık çalışanı, araştırma yaparken veya hastalıkların tedavisi sırasında biyolojik etmenlere bağlı olarak hastalanmış hatta yaşamlarını kaybetmiştir.

Hastane ve tıbbi araştırma merkezlerinde bilinen birçok ciddi tehlikeye karşın sağlık ve güvenlikle ilgili kurallar sıklıkla ihmal edilmiştir. Bundan başka, tanı ve tedavi amacıyla kullanılan iyonize radyasyon, sitostatik ilaçlar, anestetik gazlar gibi yeni teknik ve ilaçların sonradan çıkan yan etkileri de nadir olmayarak sağlık çalışanları ve ailelerinin sağlığını tehlikeye atmıştır.

DEVAMI YARIN

Tehlikeler, sağlık bakımının yapıldığı her yerde olmakla birlikte en büyük risk hastane ve araştırma merkezlerinde çalışanlar için söz konusudur. Meslek hastalıklarının ekonomik sonuçları; kaybolan işgücünü, bunun yarattığı mali kayıp, tıbbi bakımın maliyeti gibi parametrelerle ölçülebilir. Ama aslında sonuçlar kişi ve ailesi için ekonomik, fiziksel ve psikolojik hasarların ötesine gitmekte; düşüklerde artma, konjenital anomaliler, prematüre doğumlar, düşük kilolu bebekler, perinatal ölümler ve mutasyon hızında artma görülmektedir.

Enfeksiyon Riski

Sağlık çalışanlarında enfeksiyon riskinin genel nüfusa göre neden yüksek olduğunu daha kolay anlamak için enfeksiyon zinciri kavramını gözden geçirmekte yarar vardır. Enfeksiyon hastalığı; enfeksiyon etkeni ile duyarlı kişi arasındaki ilişkiden kaynaklanır. Etken ve duyarlı kişinin arasına bulaşma yolları konulduğunda enfeksiyon zinciri tamamlanmış olmaktadır.

Etken, kişinin kendisinde yerleşik ise iç kaynaklı (endojen), dışarıdan alınmışsa dış kaynaklı (ekzojen) enfeksiyondan bahsedilir.

Enfeksiyon zincirinin halkaları

1. Enfeksiyon Etkeni:

Bir enfeksiyon etkeninin hastalık yapabilme yeteneği patojenite; etkenin ağır veya öldürücü bir hastalık tablosuna yol açma yeteneği ise virülans olarak tanımlanır. Sağlık hizmeti verilen birimlerde, özellikle hastanelerin belirli bölümlerinde patojenitesi ve virülansı çok yüksek dirençli mikroorganizmaların varlığı ve yoğunluğu iyi bilinen ve araştırmalarla saptanmış bir olgudur. Hastane enfeksiyonu etkenleri hastalarla birlikte, sağlık çalışanlarını da tehdit eder.

2. Bulaşma Yolları:

Başlıca dört adet bulaşma yolu vardır: Temas, ortak kullanılan cansız maddeler (su, yiyecek, süt ürünleri vb.), hava ve vektörler. Ayaktan ve yataklı tedavi kurumları, tanı ve araştırma laboratuvarları bu etkenlerin her türlü bulaşma yolu için elverişli ortamlardır.

3. Duyarlı Kişi (Konakçı):

Enfeksiyon zincirinin son halkasıdır. Çalışma koşulları gereği, çeşitli mikroorganizmaların kişinin çeşitli yerlerinde kolonize olma olasılığının yüksekliği yanında özgün olmayan ve özgün kişisel savunma mekanizmalarının, yine ağır çalışma koşullarının yarattığı stres ve normal nüfusa göre fazla olduğu gözlenen bazı sağlık bozucu alışkanlıkların da etkisiyle yeterince işlev göremediği durumlar söz konusu olabilir.

Çevre etmeni ise zincirin tümünü kapsar. Isı değişiklikleri, nem, radyasyon, hava basıncı, hava akımının hızı, kimyasal maddeler, gazlar ve toksinler gibi faktörler enfeksiyon oluşumunu etkilerler. Patoloji, mikrobiyoloji, biyokimya laboratuarları; radyoloji ve radyoterapi bölümleri; ameliyathaneler başta olmak üzere sağlık kuruluşlarının görev yapılan her bölümünde bu etmenlerin olumsuz etkileri söz konusudur.

Sağlık Çalışanlarında Sık Görülen Enfeksiyonlar:

Sağlık çalışanlarında sık görülen enfeksiyonların etkenlerine göre sınıflandırılması:

1. Bakteriyel Enfeksiyonlar: Tüberküloz, Menengokoksik Menenjit, Gastrointestinal Sistem Enfeksiyonları, Lejyoner Hastalığı, Difteri, Boğmaca.

2. Viral Enfeksiyonlar: Hepatit-B, Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak, su Çiçeği veya Varisella Zoster, Herpes Enfeksiyonları, Sitomegalovirüs Enfeksiyonları, Edinsel Bağışıklık Yetersizliği Sendromu.

3. Diğerleri: Histoplazmosis vb.

Öncelikle bu enfeksiyonlara karşı alınacak genel önlemler tablolar halinde açıklandıktan sonra en sık görülen enfeksiyonlar ana hatları ile tanıtılacaktır.

A. Genel Önlemler

1. Periyodik taramalarla duyarlı kişi saptanması,

2. Personel eğitimi,

3. Çalışırken uyulacak hareket tarzlarının belirlenmesi,

4. Laboratuar mimari yapılarının işlevlerine uygunluğu,

5. Uygun yalıtım ve dezenfeksiyon önlemleri,

6. Enfeksiyon taraması için epidemiyolojik sistem,

7. Aktif immünizasyon (aşılanma).

B. Duyarlı kişiyi tanıma ve alınması gereken önlemler

Risk Tanıma Yöntemi Önlem

Hepatit-B Serolojik testler Aşılanma

Tüberküloz PPD taraması-Akciğer grafisi İzleme-profilaksi-tedavi-aşı

Kızamıkçık Serolojik testler (öz. Kadınlarda) Aşılanma

Tetanos Öykü alma Aşılanma

Difteri Öykü alma Aşılanma

Kabakulak Serolojik testler Aşılanma

Kızamık Serolojik testler Aşılanma

Influenza İmmün durum ve yaş saptanması Aşılanma

Menengokok Enf. Resüstasyon derecesinde temas Kemoproflaksi

Polio Serolojik testler Aşılanma

C. Duyarlı çalışanların "kan ve vücut sıvıları izolasyonu" koşullarını uymalarını gerektiren hastalıklar ve koşullar

Hastalık İzolasyon Koşulları

Hepatit-B Kirlenme olasılığı varsa önlük

Hepatit-C Temas varsa eldiven

Edinsel Bağışıklık Yetersizliği Sendromu El yıkama

Leptospirosis Kontamine eşyanın yok edilmesi

Sıtma İğne batmasına önlem

Frengi Dökülen kanın hipokloritle silinmesi

D. Laboratuarlarda Alınması Gereken Genel Güvenlik Önlemleri:

1. Ağızla pipet kullanılması yasağı,

2. Pipetle çalışırken baloncuk oluşmasına dikkat edilmesi,

3. Pipet yerine iğne ve şırınga kullanılmaması,

4. Özelerin kullanılmadan önce soğutulması,

5. Tüp kapakları açıldığında tüpün ağzının alkollü bez ile örtülmesi,

6. Tüm tehlikeli işlemlerin "Biyolojik Güvenlik Kabini"nde yapılması,

7. Santrifüj işleminin iyi havalandırılan bir odada yapılması, sağlam plastik tüp kullanılması,

8. Parenteral enjeksiyon ve aspirasyonun iğnesi kilitlenen enjektörle yapılması, iğne enjektörden ayrılırken alkollü bezle tutulması,

9. Kullanılmış iğne ve enjektörlerin doğruca dar ağızlı sağlam kaplara atılması,

10. Tüm kontamine materyalin atılmadan önce otoklavdan geçirilmesi,

11. Tüm kontamine cam ve pipetlerin otoklava gitmeden önce dezenfektanlı kaplarda toplanması,

12. Laboratuarlarda yemek, içmek ve sigara içmenin yasaklanması,

13. Çıkarken ellerin yıkanması, önlüklerin laboratuvarlarda bırakılması,

14. Serum veya örnek saklanan buzdolabında yiyecek bulunmaması.

E.Sağlık Çalışanları İçin Önerilen Aşılar

Aşı Endikasyon Doz Şeması Kontrendikasyon

Hepatit-B Daha sonraki bölümlerde değinilecek

Kızamık Aşı öyküsü, geçirilmiş hastalık öyküsü, saptanabilen antikor seropozitifliği En az 3 ay arayla 2 doz Gebelik, yumurta, neomisin anaflaksi öyküsü, ağır ateşli hastalık immün baskılanma, yakın zamanda immünglobulin enjeksiyonu

Kabakulak Üstteki bilgiyle aynı Tek doz Üstteki bilgiyle aynı

Kızamıkçık Aşı öyküsü veya antikor seropozitifliği olmayanlar Tek doz Üstteki bilgiyle aynı

İnfluenza Yüksek risk altında çalışanlar, kronik hasta bakımıyla uğraşanlar, 65 yaşından büyükler Geçerli aşıyla her yıl Yumurta alerjisi öyküsü

Tetanos Yetersiz aşı öyküsü 1 ay arayla 3 doz, 10 yılda bir tekrar Önceden veya ilk doz sonrası nörolojik veya alerjik öykü

Polio Aşı öyküsü veya antikor seropozitifliği olmayanlar 1-2 ay arayla 3 doz

Bu aşamaya kadar sağlık çalışanlarının en sık karşılaştıkları enfeksiyon riskleri ve bunlara karşı alınabilecek önlemler özetlenmiştir. Bütün bu önlemlerin alınması periyodik eğitim, taramalar ve bir yapılanma gerektirir. Bugün için bu gereksinmeyi karşılayacak ve sağlıklı işleyen yapılar bulunmamaktadır. Hastaneler için, tüm sağlık çalışanlarının temsil edilebildiği enfeksiyon kontrol komiteleri ve bunlarla işbirliği içinde çalışacak, çalışma yaşamındakine benzer bir işyeri sağlık birimi – işyeri hekimliği kurumu boşluğu doldurabilir. Bu tür yapılanma eksikliğinin yanı sıra diğer sorunlar da şu şekilde özetlenebilir:

1. Sağlık çalışanlarının karşılaştıkları riskler ve alınacak önlemler konusunda bilgi ve ilgi eksiklikleri,

2. Maske, eldiven, dezenfeksiyon, sterilizasyon vb. kolaylıklarının pek çok kurumda olmaması,

3. Serolojik tanı testlerinin ancak büyük merkezlerde yapılabilmesi,

4. Aşı ve immünglobulinlerin ithal edilmesi, her zaman bulunmaması ve pahalı olması.

Sağlık Çalışanlarında Sık Görülen Enfeksiyon Örnekleri

1. Hepatit-B:

Etken: Bir DNA virüsüdür.

Epidemiyoloji: Kanla sık teması olanlar (sağlık çalışanı ve hasta olarak), homoseksüeller, iv- yolu kullanan ilaç bağımlıları, taşıyıcı anne bebekleri, huzurevi, düşkünler yurdu vb. gibi yerlerde yaşayanlar daha çok risk altında olarak tanımlanırlar. Ancak bu tanımlama, HBsAg görülme sıklığının %1'in altında olan ülkeler için daha çok geçerlidir. Ülkemizde yapılan araştırmalarda, sağlık çalışanlarıyla normal nüfus arasında HBsAg taşıyıcılığı açısından anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bu durum sağlık çalışanlarının risk altında olmadığını değil, bütün toplumun risk altında olduğunu vurgular.

Genel nüfusta HBsAg görülme sıklığı %1'in altında olan ülkelerde kanla sık teması olan sağlık çalışanları risk altında kabul edilir. Bunlar; kan bankaları, dializ üniteleri, laboratuarlar, diş klinikleri, hemotoloji-onkoloji bölümleri, ameliyathane gibi birimlerde çalışanlardır. Risk, kan ve kan ürünleriyle doğrudan temas sıklığı ve sağlık merkezlerine başvuranlarda Hepatit-B enfeksiyonu sıklığı ile ilgilidir.

Bulaşma Yolu: En iyi tanımlanmış yollar kan ve kan ürünleri ile temas ve cinsel ilişkidir. Ancak, virüs vücut doku ve sıvılarının pek çoğundan izole edilmiştir. Türkiye gibi görülme sıklığının yüksek (erişkin nüfusta virüsle karşılaşma oranı tahmini %70-80 dolayında, bunun %8 kadarı HBsAg taşıyıcıları) olduğu ülkelerde taşıyıcı veya hasta anneden bebeğe bulaşma ve aile içi temaslarla bulaşma oranları da yüksektir.

En iyi bilinen bulaşma şekli enfekte bir iğne veya kesici materyalin batması ile olandır. Bu durumda virüs bulaşma olasılığının %20-30 dolayında olduğu bildirilmektedir. Cilt kesileri ve göz gibi organlardaki mukoz zarlar da virüsün kolaylıkla geçmesine izin verir. Laboratuar işlemleri ve enfekte materyalin taşınması sırasında hastalık bu yolla bulaşabilir.

Türkiye'de genel nüfusta HBsAg görülme sıklığının yüksek olması, çeşitli minör bulaşma yollarının katkısı ile tüm sağlık personelinin risk altında olduğunun göstergesidir. Birçok sağlık ocağı, dispanser ve hastanemizdeki olumsuz çalışma koşulları, Hepatit-B enfeksiyonundan korunma önlemlerinin uygulanmasına engel olabilmektedir. Ayrıca önemli bir konu da, hekimler dahil olmak üzere sağlık çalışanları ve sağlık yöneticilerinin, hastalığın bulaşma yolları ve basit korunma yöntemleri konusunda eğitim düzeylerinin yetersiz olmasıdır.

Sonuç olarak; Türkiye'de başta kanla sıkı teması olanlar olmak üzere tüm sağlık çalışanlarını Hepatit-B için risk altında saymak gerekmektedir.

Klinik Özellikler:

Kuluçka süresi 1-6 ay arasında, ortalama üç aydır.

Akut enfeksiyon %90'a varan oranda sarılık olmaksızın geçer. Bu durumlarda çoğunlukla hastalık tanınmaz, ancak rastlantısal olarak serumda ALT ve AST bakılırsa tanınma şansı vardır. Sarılık gelişirse genellikle bir kaç hafta sürer ve geçer. Hastalığın altında yatan olay, üreyen virüse karşı vücudun bağışıklık sisteminin cevabı sonucu karaciğer hücrelerinin yok olmasıdır. Sarılıkla geçen akut dönemde karaciğer yetmezliğinden ölüm olasılığı 1/1000 kadardır.

Hepatit-B virüsü ile karşılaşanların %10 kadarında hastalık kronikleşir. Akut dönemi sarılık olmaksızın geçirenlerde bu oranın daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Kronikleşmeyen durumlarda karaciğer hasarı tamamen düzelir. Kronikleşme tanısı, virüsün çoğaldığını gösteren serolojik işaretlerin ve serum ALT, AST düzeylerinin 6 ay boyunca düzelmemesi ile düşünülür ve karaciğer biopsisi ile kesinleştirilir. Kronikleşen hastaların yaklaşık 2/3'ünde karaciğer hasarı hafiftir ve siroz gelişmez. 1/3'ünde ise kronik aktif hepatit söz konusudur; bu tanıyı alanlarda, bazen 10 ila 30 yıl sonrasında bile olsa, siroz gelişme olasılığı yüksektir. Bu hastalarda aynı zamanda, Hepatoselluler karsinoma riski de yüksektir.

Sağlıklı taşıyıcılık tanımı; HBsAg pozitifliğinin sürdüğü, virüsün çoğaldığına ilişkin başka işaretlerin bulunmadığı, serum ALT ve AST düzeylerinin normal olduğu durumlar için kullanılır. Bu durum, karaciğer hasarının olmadığı bir tür kronikleşme olarak da görülebilir.

HBsAg'yi kullanarak çoğalabilen ve delta virüsü olarak bilinen etkenin neden olduğu kronik hepatitler üstteki hesaplara dahil değildir.

Tanı: Hepatit-B tanısı, serum ALT ve AST düzeylerinin yükselmesiyle ve aşağıdaki tabloda görülen ve virüse ait serolojik işaretler veya işaretleyicilerin gösterilmesiyle konur.

Durum HBsAg AntiHBs Anti Hbc HBeAq AntiHBg

IgM IgG

Kuluçka dönemi sonu

Akut hastalık

Sağlıklı taşıyıcı

Kroniklik

Yakınlarda geçirilmiş

Çok eskiden geçirilmiş

Aşılanmış

Tedavi:

Akut dönemde özgün bir tedavisi yoktur. Kronik aktif hepatitlerde, bazı koşullarda alfa interferon tedavisi ile kısmen başarılı sonuçlar alındığı bildirilmektedir.

Korunma: Bütün bulaşıcı hastalıklarda olduğu gibi korunma yöntemlerini iki ana başlık altında toplayabiliriz:

a- Kaynak ve bulaşma yollarına yönelik olanlar,

b- Sağlam insanlara yönelik olanlar.

İlk grupta yer alan önlemler arasında; iyi hijyenik koşulların sağlanması, kan ve kan ürünlerinin kontrolü bulaşma yolları ve korunma yöntemleri konusunda sağlık çalışanları ve riskli grup üyelerinin eğitimi, Virüs taramaları, bildirim zorunluluğu, sağlık kurumlarında bir defalık eldiven, şırınga, iğne vb kullanımı sayılabilir. Bu önlemler dikkatlice uygulandığında hem nüfusun bütününde, hem de sağlık çalışanlarında Hepatit-B riski azalır. Ancak bütün bu önlemlerin eşgüdümlü olarak uygulanması ve başarı sağlanması bazı koşullara bağlıdır. Toplumun genel eğitim düzeyi, kültürel ve davranışsal kalıplar, sağlık hizmetlerinin nitelik ve niceliksel düzeyi, parasal kaynak düzeyi, yani kabaca bir kaç sözcükle ifade edersek "toplumun gelişmişlik düzeyi" ilk gruptaki önlemlerin başarılı olmasında büyük ölçüde belirleyiciliğe sahiptir.

Sağlam insanlara yönelik önlemlerin en başında aktif bağışıklama gelir. Hepatit-B'ye karşı, insan plazmasından üretilen aşı 1982, gen mühendisliği teknolojisiyle üretilen aşılar 1986 yılından bu yana dünya ölçeğinde kullanılmaktadır. Bu ürünler arasında önemli farklılık yoktur.

A. Hepatit-B Aşısına İlişkin Temel Bilgiler

Koruyuculuk Yan Etkiler Kontrendikasyon

%90-95 -Enjeksiyon yerinde ağrı (%5-20)

-Hafif bulantı, halsizlik (%10-15 (birkaç gün)

YOK

B. Perkütanöz Temas Profilaksisi

Temas eden HBsAg (+) veya olasılık yüksek HBsAg (-)

Aşılı Anti Hbs düzeyi yetersiz ise 0.06ml/kg HBIG + 1 doz aşı Hiç bir şey gerekmez

Aşısız 0.06ml/kg HBIG + Aşı serilerine başla Aşı serilerine başla

AŞI ŞEMASI = 0.,1. ve 6. aylarda 20 mg İ.M. (deltoid kas içine)

Daha hızlı antikor oluşumu sağlamak için önerilen 0.,1., 2. ve 12. aylarda toplam 4 dozluk şemanın önemli bir üstünlüğü olduğu gösterilmemiştir.

C. Aşılanması Gereken Sağlık Çalışanları

Yer Risk Altındaki Birimler Risk Altındaki Çalışanlar

Genel nüfusta HBsAg görülme sıklığının %1'den az olduğu ülkeler Cerrahi bakım ve diyaliz üniteleri, Acil bakım birimleri, laboratuvarlar Çene cerrahları, Diş hekimleri, Cerrahlar, Patologlar, Acil bakım ve diyaliz çalışanları, Doğum çalışanları

Türkiye Her yer Tüm sağlık çalışanları

Aşılanma ile oluşan Anti Hbs düzeyinin 5-6 yıl koruyuculuğunu sürdürdüğü bildirilmektedir. Buna göre 5-6 yılda bir, dozun tekrarlanması gerekebilir.

Aşılanmamış veya aşıya karşı antikor oluşmamış duyarlı kişilerde (HBsAg ve Anti Hbs negatif kişiler) Hepatit-B immün Globulini (HBIG) ile pasif olarak korunmak olanaklıdır. İğne batması türü bir kazada ilk 48 saat diğer temaslarla ilk 7 gün içinde HBIG üstteki tabloda gösterilen dozda uygulanmalıdır. Bu bulunamıyorsa Standart İmmün Globulin (SIG) kullanılabilir. Antikor cevabı alınmayan ve bağışıklık sisteminde eksiklik olan kişilerde 4 ayda bir 5-10 ml SIG uygulanması önerilmektedir. Genel nüfusta Hepatit-B virüsü ile karşılaşma oranı %60-80 tahmin edildiğinden, yerli SIG'in Hepatit-B'ye karşı koruyuculuk açısından HBIG'den fazla farkı yoktur. HBIG, Hepatit-B'ye karşı bağışık kişilerin plazmalarından hazırlanır. 1980'li yıllara kadar Türkiye'de üretilen SIG ise artık ithal edilmektedir ve çok pahalıdır.

Özetle, Türkiye'de kaynak ve bulaşma yollarına yönelik önlemlerin sağlık kurumlarında bile eksiksiz bir biçimde yerine getirilmesi zordur. Oysa, yukarıda belirtilen önlemlerin uygulanması için yurt ölçeğinde çaba gösterilirken, sağlık çalışanlarının vakit yitirilmeden Hepatit-B'ye karşı aşılanması gereklidir. Aşılamada hedef, duyarlı, yani HBsAg ve anti HBs'si negatif tüm sağlık çalışanları olmalıdır. Duyarlı kişilerin saptanması için HBsAg ve anti HBs ölçümleri her ilimizde en azından "reverse passive haemagglutination" yöntemiyle yapılabilir. Bütün büyük illerimizde "ELİSA" yöntemiyle test yapmak olanaklıdır.

Genel anlamda sorunlar;

a- Sağlık çalışanlarının bilgi eksiklikleri,

b- Tarama ve aşı maliyetlerinin yüksekliği,

c- İşveren konumundaki özel ve kamuya ait sağlık kurumlarının duyarsızlık ve sorumsuzlukları şeklinde sıralanabilir.

Sağlık çalışanları, öğrencilik dönemlerinde bir sağlık kuruluşunda çalışmaya başlarken Hepatit-B yönünden taranmalı ve duyarlı olanlar aşılanmalıdır. Bütün öğretim kurumları kamuya ait olduğuna göre, bu bir devlet yükümlülüğü sayılmalı ve tümüyle ücretsiz olmalıdır. Bu sistem yaygınlaşıncaya kadar, özel veya kamuya ait sağlık kuruluşları işe girenlerden aşı belgesi istemeli veya tarama yapmalı, çalışanları taramak ve aşılamakla yükümlü olmalıdır.

Sağlık çalışanlarının bir görevi de, Hepatit-B'nin önemli bir halk sağlığı sorunu olması dolayısı ile HBsAg taşıyıcısı annelerin bebekleri başta olmak üzere, tüm bebeklerin rutin Hepatit-B aşısı olmalarının devletin bir görevi olarak benimsenmesi ve uygulanması için çaba göstermesi olmalıdır.

2- Edinsel Bağışıklık Yetersizliği Sendromu (EBYS) ( AIDS)

Etken; insan bağışıklık yetersizliği virüsüdür. (Human Immun Deficiency Virüs- HIV) Bulaşma yolları ve risk altında kabul edilen gruplar Hepatit-B'ye çok benzer. Ancak sağlık çalışanları için Hepatit-B'ye göre çok daha küçük bir risk oluşturduğu söylenebilir. Bir iğne kazasında bile Hepatit-B'nin bulaşma şansı %20-30 iken, EBYS için bu oran 1/650 dolayında hesap edilmektedir. Bunun, birim kan miktarına göre partikül sayısının Hepatit-B virüsüne göre çok düşük olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.

Bu sendromda, virüsün hücresel savunma sistemini etkilemesi sonucunda oluşan enfeksiyonlar ve/veya bazı kanserler hastalık tablosuna ve giderek ölüme yol açar. Virüsün organizmaya girmesi ile ölüm arasında yıllarca hatta 10 yılı çok aşkın süreler olabilir.

Tanı, serumda virüse karşı antikor gösterilmeyle konur. Bu durumdaki bir kişi, sağlam taşıyıcılıktan, ölümcül duruma kadar uzanan bir spektrum içinde olabilir.

Özgün bir tedavi yöntemi yoktur. Henüz etkin bir aşı geliştirilememiştir.

Korunma, kan ve vücut sıvılarıyla bulaşan hastalıklara karşı alınacak önlemler çerçevesindedir.

3- Hepatit-C

Etken bir virüstür. Bulaşma yolları Hepatit-B'ye benzer. Kan nakilleriyle bulaşma riski daha yüksektir. Tanısı, virüse karşı serumda antikor gösterilmesiyle konur. Hepatit-B'ye göre kronikleşme hızı daha yüksektir. Özgün bir tedavi ve aşısı yoktur. Korunma, kan ve vücut sıvılarıyla bulaşan hastalıklara karşı alınacak önlemler çerçevesindedir.

4- Hepatit-D veya Delta Hepatit

Etken çoğalmak için mutlaka HBsAG'ye ihtiyaç gösteren bir virüstür. Bu nedenle, kronik Hepatit-B hastalarını ve HBsAG taşıyıcılarını tehdit eder. Hepatit-B'ye karşı korunma aynı zamanda Hepatit-D'ye korunma demektir.

5. Diğer Virus Enfeksiyonları

Kızamık, kızamıkçık, kabakulak, su çiçeği, influenza, herpes zoster, sitomegalovirüs enfeksiyonları gibi enfeksiyonlar duyarlı sağlık çalışanlarını tehdit ederler. Bütün bu enfeksiyonlar genellikle erişkin yaşlarda daha ağır seyreder. Çocuk hastaları ve doğum bölümleri başta olmak üzere özellikle poliklinik hizmeti verilen her birimde çalışan duyarlı kişiler için risk vardır. Kızamıkçığın hamileliğin ilk dönemlerinde geçirildiği zaman fetüste anomaliye yol açabileceği bilinmektedir.

Bu hastalıkların influenza hariç hepsini serolojik testlerle tanımak ve kişinin duyarlı olup olmadığını saptamak olanaklıdır. Su çiçeği, herpes ve sitomegalovirüs enfeksiyonları hariç hepsinin etkin aşıları vardır.

Korunmak için yapılması gereken, duyarlı olup olunmadığını saptayarak duyarlı kişilerin aşılanmasıdır.

Adenovirüslerle oluşan faringokonjiktüval ateş ile keratokonjuktivite karşı, özellikle ikincisinde oftalmolojik sıvı ve aletlerin kontamine olmamasına ve parmak temasından sonra el yıkamaya dikkat etmek gerekir.

Çocuk hastalıkları bölümlerinde çalışanlar, respiratuvar sinsityal virüs enfeksiyonlarına sık yakalanırlar fakat fazla bir önemi yoktur.

6- Tüberküloz

Eskiden çok daha büyük risk olduğu kabul edilen bu hastalık halen de önemini korumaktadır.

Bugün için en önemli tehlike, tedavi gören tüberkülozlu hastalardan çok, başka nedenlerle yatan ve basil saçan hastalardan kaynaklanmaktadır. Patologlarda halen en çok risk altındaki grup olmaya devam etmektedirler.

Korunma; periyodik akciğer grafisi ve PPD taramaları, bazı özel durumlarda ilaçla korunma ve aşılanmanın bileşimi ile gerçekleştirilir.

7. Gastroenteritler

Yiyecek kökenli tüm enfeksiyöz enteritler, her yerde olabileceği gibi sağlık kurumlarında da olabilirler. Fazla önemli değildir.

8. Meningokoksik Enfeksiyonlar

Meningokoksik menenjitli veya meningokoksemili hastalarda çok yakın (ağızdan ağıza solunum vb. gibi) temaslarda, birkaç gün rifampisin alarak korunmak gerekir.

9. Diğer Bakteriyel Enfeksiyonlar

Tetanus riski çok yüksek değildir. Ama %100 korunabilir bir hastalık olduğu için mutlaka aşılanmak gerekir.

Difteri için de benzer şeyleri söylemek olanaklıdır.

Boğmaca erişkinlerde hafif geçer. Aşılanmak fazla önerilmemektir.

Tifo ve brusellozis genellikle laboratuar kazaları ile bulaşırlar. Laboratuvarda güvenlik önlemlerine dikkat etmek gerekir.

Lejyoner hastalığı bir cins pnömonidir. Havalandırma sistemlerinde vb bulunan durgun suların kontaminasyonundan kaynaklandığı sanılmaktadır. Ölümle sonuçlanan vakalar bildirilmiştir. Şimdilik en geçerli korunmanın erken tanı ve tedavi olduğunu söylemek yanlış olmaz.

10. Diğerleri

Histoplazmasis sistemik bir mantar enfeksiyonudur.Genellikle laboratuar kazaları sonucu oluşur.

Son yıllarda çeşitli yabancı ülkelerde kanamalı ateş denen ciddi klinik tabloya neden olan bazı virüsler gösterilmiştir. Ülkemizde durum bilinmemektedir. Bu tür hastalara karşı, kesin izolasyon gerektiren hastalıklara karşı alınacak önlemlere dikkat edilmelidir.

Sorularınız için: www.selmandogan.com.tr

selmandoganigu@gmail.com

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun!

Yorum yazın

İsim (Gerekli)
Yorumunuz (Gerekli)
 

Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.

Yazarın diğer yazıları