3 Nisan 2016 - 13:03 |
Röportaj: Elif SARIHAN
Siyasetin aykırı ismi, 25. ve 26. Dönem Genel Seçimlerinde çok sert eleştirilerin hedefi olan Burak Cop, gazetemize gerçekleştirdiği ziyarette sorularımızı yanıtladı. Bu röportajın belki de en ilginç yanı Köroğlu ile Robin Hood’un belki de ilerleyen dönemde kardeş olacak olması. Bakalım Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz, Burak Cop’un bu çağrısına ne cevap verecek.
Bolu CHP İl Teşkilatında delege seçimlerinin yapılamaması ile başlayan gergin süreç partiye ciddi şekilde zarar verdi. Siz bu sürecin aşılabileceğini düşünüyor musunuz?
Cumhuriyet Halk Partisi bu süreci aşmak zorunda. Bu ikiliklere bir son verilmezse herkes kaybedecek bu maçın kazananı olmayacak. Cumhuriyet Halk Partisi Allah korusun Bolu’da elindeki milletvekilini kaybederse, belediye başkanlığı iddiasını kaybeder ise il veya merkez ilçe yönetiminin kimin elinde olduğu anlamını yitiriyor. İsterseniz partinin tek hakimi olun parti Bolu’da ağır yara alırsa bunun bir anlamı yok. Benim izlenimim önümüzdeki delege seçimleri daha demokratik bir ortamda olacak. Partide sürtüşmeli olan grupların ortak bir mahalli delegesi listesi, ortak bir merkez ilçe yönetimi listesi, ortak bir merkez ilçe başkanı adayı ile bu süreci götürmelerini çok isterim. Ama şu bir gerçek ki kasım ayına göre daha demokratik ve katılımcı bir seçim yaşayacağız.
CHP İl Başkanı Zekeriya Tozan’ın darp edilmesinden sonra bir çok milletvekili Düzce’ye giderek bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Bu yürüyüş birlik beraberlik anlamında da CHP’den güzel bir mesaj oldu. Böyle bir birliktelik Bolu’da da olur mu?
Umarım bu birlikteliği sağlamak için Kazım Başkanın başına da böyle bir olay gelmez. Böyle tatsız bir olay yaşamadan bu birlikteliği sağlamak isterim. Cumhuriyet Halk Partisinin Zekeriya Tozan’a sahip çıkması onun yanında olması çok güzel ve doğru bir yaklaşım oldu. Aynı gün içinde hem Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu hem de Deniz Baykal Düzce’ye gittiler. Cumhuriyet Halk Partisi korkak bir saldırı karşısında tek yürek oldu. Bu olay yenilir yutulur bir olay değil. Türkiye’de her dört kişiden birinin oyunu almış olan bir ana muhalefet partisinin bir il başkanın bu şekilde bir darp edilmesi gerçekten cüret eşiğinin aşıldığını gösteriyor. Bu olay sadece CHP’ye oy veren 12 milyon seçmen için değil 78 milyonun yaşadığı Türkiye için tehlikeli bir süreç yaşandığını gösteriyor. Bu cüretkarlığa karşı tek vücut olunması gerekiyordu olundu. Umarım bu olay çok istisnayı bir olay olur. Geçmişte Türkiye’de hayatını kaybeden CHP İl Başkanları olmuştu 12 Eylül öncesinde. Öyle bir dönemi yaşarsa Türkiye bunun sonucunda çıkacak olan toplumsal ayrışma tamir edilemez. Benim endişem şu ki iktidara yakın paramiliter unsurların ki bunlar anahtar kelime olarak Osmanlı adını kullanıyorlar. Devletin kolluk kuvvetlerinde paralel olarak milis gücü oluşturmuş olabileceklerini düşünüyorum. Eğer ki bu tür saldırılar önümüzdeki günler başka yerlerde de yaşanırsa maruz kalan insanlar kendilerini korumak için örgütlenmek zorunda kalacaklardır. O zaman 12 Eylül öncesi yaşadığımız günler ortaya çıkar. Buna engel olmak için elinde yürütme gücü olduğu var olduğundan en büyük sorumluluk iktidar partisine düşüyor. Sayın Ahmet Davutoğlu uygar bir insan siyaseten çok farklı yerlerde olsak bile ben onunda böylesine bir görüntüden hoşlanacağını tahmin etmiyorum. Umarım bu olay türünün son örneği olarak yaşanmış olsun.
Milletvekilliği adaylığı süresince Bolu’da bulundunuz ve aktif olarak sahada çalıştınız. Seçimlerin ardından İstanbul’a dönüşünüz bazı kesimler tarafından ‘bavulunu aldı gitti’ şeklinde yorumlandı. Gençsiniz siyaset hayatınız devam edecek görülüyor ki Bolu’dan siyaset yapacaksınız. Siyaseti Bolu’dan yapmayı düşünüyorsanız Bolu’ya geri dönüş iş hayatını Bolu’da devam ettirmek gibi bir durum söz konusu olabilir mi?
Ben ekmeğimi İstanbul’da kazanıyorum bir akademisyenim çalıştığım üniversite orada. İkametim mecburi bir durum. Bavulunu aldı gitti yorumlar benim gördüğüm kadar ile genel yorumlar değildi. Aslında insafsız bir yorum ama siyasete soyunduysanız bu tarz eleştirilere hoşgörülü olarak cevap vermeniz gerekir. Bolu’ya olan ilgimi kaybetmiş değilim ve sık sık gelmeye gayret ediyorum. Siyaseti Bolu’da yapmaya devam edeceğim. Belki bu söyleyeceğimi naif olarak karşılayabilirsiniz ama benim için siyaseti Bolu’da yapmak rahmetli dedem Mehmet Cop’un ruhunu şad etmek için yaptığım bir şey. Benim siyasi faaliyetlerim elbette ki Bolu’da sınırlı değil tabi ki İstanbul’da çeşitli etkinliklere toplantılara katılıyorum çeşitli platformlarda görüşlerimi ifade ediyorum.
Siyaset alanında ders veriyorsunuz. Hem siyaseti yapan hem de siyaseti anlatan bir hoca olarak farklı bir bakış açısına sahipsiniz. Sizce Ak Parti iktidarı ile terör son bulacak mı?
Sorunun kaynağı olan bir aktör hatta sorunu ağırlaştıran bir aktör çözümün parçası olamaz. Cumhuriyet Halk Partisinin başından beri ısrarlı ve tutarlı bir şekilde adres gösterdiği zemin Türkiye Büyük Millet Meclisi idi. Çözüm sürecinin başlarında memlekette iyimser bir ortam varken Cumhuriyet Halk Partisine ‘siz barış istemiyorsunuz analar ağlasın mı istiyorsunuz’ şeklinde sorular yöneltiyorlardı ve adeta süreci yokuşa süren bir aktör muamelesi yapılıyordu. Gelinen noktada Cumhuriyet Halk Partisinin durduğu nokta doğru ve net bir şekilde ortaya çıktı. 32 Yıldır silahlı bir isyan formatında yaşanan bu mesele güvenlikçi önlemler ile çözülemez. Eğer güç kullanarak Kürt sorununu çözmek mümkün olsaydı arkamızda bıraktığımız 32 yıl bu sorun çözüme ulaşırdı. Siyasi pazarlıklarla, hesaplarla, başkanlık sistemine geçişi kolaylaştırmakla hatta ve hatta İmralı ile yeni Anayasa üzerinde müzakere yapılacak pervasızlıkla bu sorun çözüme ulaşmıyor. Gizli ve kirli pazarlıklar sonucunda örgütün silah depolamasına göz yumuldu. Ak Parti yıkılsın gitsin Kürt sorunu çözülsün demiyorum. Şu çok açık ki ciddi bir bakış açısına ihtiyaçları var. Mevcut liderliği ile bu sorunu daha da çıkmaza sokacağını düşünüyorum. Yepyeni bir anlayışa ihtiyaçları var. Türkiye’de iktidar değişikliği olmasından çok iktidar içi değişiklik olması şart. İktidar içi değişiklik olmadan bu kan deryasının duracağını zannetmiyorum.
4’ü CHP’li 4’ü de HDP’li olan 8 milletvekili hakkında dokunulmazlıklarının kaldırılması yönünde fezleke hazırlandı ve TBMM Başkanlığına gönderildi. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik adımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlkesel olarak zaten milletvekillerin kürsü dokunulmazlığının kaldırılmasına karşıyım. Cumhuriyet Halk Partisi de zaten Anayasanın ilgi maddesinde bir değişiklik yapalım milletvekillerin dokunmazlığı kürsü dokunulmazlığı ile sınırlansın diyor. Tabi ki burada kürsü demek TBMM de bir kürsü değil. Tv programlarında da milletvekillerimiz konuşma yaptığında, açıklama yaptığında başlarına bir iş gelmemeli. Tarihsel sürece baktığımızda dokunulmazlık iktidara karşı muhalefeti koruyan bir müessesedir. Türkiye’de bu fiilen suç işleme özgürlüğü haline dönüştü. 1994 yılında o zamandaki DEP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılıp gözaltına alınmaları Türkiye ‘de ne barışa hizmet etti ne terörü sonlandırdı ne şehit cenazelerini sonlandırdı. Sorunun daha da ağırlaşmasına yol açtı. 22 yıl önce yapılan hatayı bugün tekrarlamak sadece faturayı kabartır. Sorunun çözüm yeri TBMM’dir diyen bir partinin üyesi olarak TBMM üyelerinin dokunulmazlığının bu bağlamda kaldırılmasına tabi ki karşı çıkarım.
Bolu ile ilgili bir hayaliniz var mı?
Kafamda Bolu ile ilgili bir proje var. Şu aşamada biraz soyut bulabilirsiniz hatta deyim yerinde ise zihni sinir projesi olarak ta düşünebilirsiniz. Bolu’yu markalaştırmak ve Bolu’nun uluslar arası çapta bilinirliğini arttırmak açısından düşündüğüm bir şey var. Doktoramı İngiltere’de Nottingham Üniversitesinde yaptım. Nottingham meşhur Robin Hood’un memleketidir. Bolu ile Nottingham’ı kardeş şehir yapmak gibi bir hayalim var çünkü onların Robin Hood’u varsa bizim de Köroğlu’muz var. Nottingham’da yaşadım. Böyle bir projeyi somutlaştırmak hayata geçirmek konusunda yapabileceğim bir şey varsa Belediye Başkanı Ak Partili diye bundan geri durmam. Neticede bir tane Bolu var ve Bolu hepimizin. Alaaddin Beyin aklına yatarsa böyle bir projeyi somutlaştırmak konusunda geliştirmek konusunda üzerime düşeni yapmak isterim. Köroğlu ve Robin Hood benzer değerleri savunan kişilerdi. Biri bir Celali isyancısı, ekonomik olarak yoksulluk çeken halk için ayaklanıyor. Robin Hood’da yoksul halk için ayaklanıyor. Benzer şeyler yapan otoriteye başkaldıran, haktan yana, adaletten yana, eşitlikten yana olan tarihsel figürler. Köroğlu’nu dünyaya Türkiye’nin Robin Hood’u, Robin Hood’u da dünyaya İngiltere’nin Köroğlu’su diye tanıtmak, her iki şehirde karşılıklı iş birliği, etkinlikler düzenlenebilir. Belki Nottingham’da bir Köroğlu heykeli, Bolu’da bir Robin Hood heykeli yapmak Bolu’nun turizmine katkı sağlayabilir.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun!